Travma Sonrası Stres Bozukluğu

Travma Sonrası Stres Bozukluğu

Ruhsal travma nedir?

Kişiyi aşırı korkutan, dehşet içinde bırakan, çaresizlik yaratan, çoğu kez olağandışı ve beklenmedik olayların yolaçtığı etkilere ruhsal travma diyoruz.

İnsan hayatında sıkıntı ve üzüntü yaratan pek çok olay olur, ancak bunların tümü ruhsal travma yaratmaz.

 

Beklenmedik bir olay:

-korku, dehşet veya çaresizlik hissi yaratmışsa,

-kişinin kendisinin veya yakınının ölüm veya yaralanma tehlikesi varsa

 

Ruhsal travma olarak adlandırılır.

Toplum içinde ruhsal travmaya yol açan olaylar çok yaygındır.

Her iki kişiden birinin bu tür olaylarla hayatında en az bir kere karşılaştığını gösteriyor.

Ruhsal travmayla karşılaşma şansı herkes için eşit değildir.

Suç oranının yüksek olduğu yerlerde yaşayanlar, başka ruhsal hastalığı veya alkol-madde bağımlılığı olanlar, askerler, polisler, itfaiye personeli olanlar korkutucu olaylarla daha sık karşılaşırlar.

Ruhsal travmalardan sonra en sık görülen iki hastalık: Depresyon ve travma sonrası stres hastalığı

 

Travma sonrası stres hastalığında:

Uykusuzluk,

Kabuslar,

Olayla ilgili anıların rahatsız edici biçimde sık sık hatırlanması,

Sürekli olarak olayın tekrarlanacağı korkusu ve bu nedenle diken üstünde hissetme,

Kolay irkilme,

Çabuk sinirlenme,

Gelecekle ilgili plan yapamama,

Yabancılaşma (başkaları beni veya yaşadıklarımı anlamıyor hissi),

Olayı hatırlatan durumlarda huzursuz olma ve bu durumlardan kaçınma görülür.

Bu belirtiler çoğu kişide travmayı izleyen günlerde görülür ve genellikle birkaç hafta içinde kendiliğinden düzelir, ancak bazı kişilerde aylarca hatta yıllarca sürebilir.

Belirtiler bazen travmatik olay olup bittikten aylar sonra başlayabilir.

Travma sonrası stres hastalığı uzun yıllar sürebilen ve ciddi işgücü kaybına yol açabilen bir hastalıktır.

Toplumda ruhsal travma yaşayan pek çok kişi olmasına rağmen ancak bir kısmı (örneğin deprem yaşayanların %20’si) travma sonrası stres hastalığına yakalanır.

Yapılan araştırmalar kadınların erkeklere oranla ruhsal travmalardan sonra tssh’ye daha sık yakalandığını gösteriyor.

Travmanın türü ne olursa olsun, kadınlarda tssh erkeklerden 2-3 kat daha fazla görülüyor.

Geçmişte başka ruhsal travma yaşayanlar, daha önce ruhsal hastalık geçirmiş olanlar veya yakınlarında ruhsal hastalık bulunan kişilerin tssh’ye yakalanma ihtimali daha fazladır.

Kadınlarda geçmişte ruhsal travma yaşayanlar, başka ruhsal veya bedensel hastalığı olanlar ve travmayı daha şiddetli yaşayanlar daha fazla risk altındadır.

Ruhsal travma ne kadar şiddetli yaşanmış ise ruhsal etkiler de o kadar fazla ve uzun süreli olur. Örneğin depremde enkaz altında kalanlar kalmayanlara göre, yakınını kaybedenler kaybetmeyenlere göre, evi hasar görenler görmeyenlere göre daha fazla ruhsal sorun yaşarlar. Bunun dışında travma sırasında yaşanan korkunun derecesi de önemlidir: Örneğin deprem anında çok fazla korktuklarını, hiçbir şey düşünemeyip donup kaldıklarını söyleyenler arasında tssh oranları daha yüksektir.

Kaçınma ya da unutmaya çalışma travmanın etkilerini azaltmıyor hatta olay olmamış gibi davranan, unutmaya çalışanlarda hastalığın iyileşmesi daha fazla gecikirken; sorunlar için yardım arayan, sorunlarını başkalarıyla paylaşan, hakkını arayan kişiler daha çabuk iyileşiyor.

Kişinin elde edebildiği sosyal destek de travma sonrasında iyileşmeye olumlu etkide bulunuyor.

Sosyal destek az ise özellikle depresyon belirtileri daha fazla hissediliyor.

Zaman, travmanın etkilerini tamamen ortadan kaldırmıyor.

 

Travma sonrası stres hastalığı belirtileri:

Yeniden yaşama (hatırlama):

Olayla ilgili anıların zihnine gelmesi,/p>

Olayla ilgili görüntüler (örneğin ceset görüntüleri), sesler (yardım isteyenlerin haykırışları) onları düşünmek istemediğinde veya aklına getirecek bir durum olmadığı halde bile kişinin zihnine gelebilir.

Bu anıların canlanması kişiyi genellikle çok rahatsız eder ve iç sıkıntısı, çarpıntı, terleme, titreme, nefes alamama gibi bunaltı belirtilerine yol açar.

Bazen de kişi olayı gerçekten yaşıyor gibi olur:/p>

Gerçekte bir sarsıntı olmadığı halde yer sallanıyor gibi hissetme, uyanıkken travma anıyla ilgili hayaller görme buna örnektir. Kişi bu durumu öylesine gerçekçi yaşar ki ona uygun davranabilir: Örneğin gördüğü hayallerle konuşabilir, bir tehlike olmadığı halde kaçmaya çalışabilir.

Kaçınma: Kişiye olayı hatırlatan yer, durum, konuşma, hatta duygu ve düşüncelerden mümkün olduğunca uzak durmaya çalışır.

Olayı hatırlamak büyük bir sıkıntı, acı ve korku hissine yol açtığı için kişi olayı hatırlatan yerlere gitmez, bu konulardan bahsetmez veya konuşulan yerlerden uzak durur.

Enkaz altında kalmış bazı kişiler evin enkazının bulunduğu yeri, hatta o şehri ziyaret edemeyebilir, olaydan bahsedemeyebilir.

Travma yaşamış kişilerde bazen olayın ayrıntılarını unutma durumu görülebilir. Genellikle olayın en sıkıntı verici bölümleri unutulur veya çok güçlükle hatırlanır. Bu durum “olayı düşünmek istememek”ten farklıdır, kişi hatırlamak istediği halde hatırlayamaz.

Aşırı uyarılma: Ruhsal travmadan etkilenmiş kişiler kendilerini diken üstünde, sürekli tetikte hissedebilirler.

Her an o olay tekrar olacakmış gibi gelebilir. Davranışlarını bu ihtimali düşünerek şekillendirirler, bu konuda aşırı tedbirli davranırlar. Örneğin istemeden de olsa girdikleri binanın çatlağı var mı, kapısından kolay kaçılabilir mi diye kontrol ederler. Yolda yürürken üstüne devrilmesinden korkup direklere yaklaşmazlar.

Tehlikeler konusunda abartılı tedbirler alabilirler.

Aşırı uyarılmanın diğer göstergeleri ani ses ve hareketlerde irkilme veya yerinden sıçramadır. Bu durum çarpıntı, terleme, titreme, nefes daralması yol açar.

Özellikle uykuya dalmakta güçlük sık görülür.

Travmayla ilgili korkular nedeniyle uykuya dalmak saatler sürebilir, normalde uyandırmayacak seslere kişi kolayca uyanabilir. Kliniğimize başvuran travma yaşamış olan danışan / hastalarımız, çok özel olarak değerlendirilmeye tabi tutulmakta, etkili olan tüm bilimsel modalitelerden faydalanılmaktadır.

Takip ve tedavi programı çok ayrıntılı hazırlanmaktadır.

Ayrıntılı tıbbi değerlendirme yapılmakta muhtemel tüm organik etyoloji araştırılmaktadır.

 

1. Hastalarımıza ihtiyaç duyulan hemşirelik hizmetleri verilmektedir.

(Kilo takibi, kş ölçülmesi, vital takibi… gibi)

 

2. Psikolog ön değerlendirmesi ve sonrasında takibi

 

3. Uzman psikiyatrist değerlendirmesi ve yakın takibi

 

4. Takip ve tedavi ve terapi programının düzenlenmesi ve yakın takibi: Tedavi programına uyumu, ilaç tedavisine uyum(özellikle serotonin sistemi üzerinde etkili olan ilaçlar),fiziksel aktivite takibi (günlük attığı adım takibi gibi),beslenme programına uyum takibi (yediği miktar, çeşit ve kilo takibi), uyku takibi (kaçta yattı, kaçta kalktı, uyku kalitesi nasıldı?)

Gelişim ve ilerleme takibi ( uygun testler ile )

 

5. Uygun terapi uygulamaları ( bilişsel davranışçı terapi, karar kabul terapisi...gibi )

 

6. Takiplerde gerekir ise e m d r ve hipnoz uygulamaları yapılır yaşadığı travmalara uygun şekilde.

 

7. Uygun hastalarda, şikayetlerine göre; gün ışığı tedavisi, uyku bozukluğu sorunlarının giderilmesi için uygulanabilir./p>

 

8. Kişinin kliniğine uygun aromaterapisi yapılabilmektedir. (Anksiyete azaltıcı, uykuya dalmaya kolaylaştırıcı...)

 

9. Kişlinin kliniği göz önüne alınarak uygun hastalarda t m s uygulaması yapılabilir.

 

10. Kaçındıkları ortama kademeli maruziyet ve tepki önlemek için ihtiyaca göre sanal gerçeklik gözlük uygulamaları ve kullanımı uygulanabilir.

 

11. Psikososyal desteklerin tedaviye dahil edilmesi ve bu kişilerin bilgilendirlmesi ve eğitilmesi bilişsel davranışçı ve diğer terapıler uygulanabilir.

 

Davranış tedavilerinde amaç hastayı kaygı veren ve kaygı oluşturduğu için kaçma ve kaçınma davranışlarına neden olan düşüncelerle karşı karşıya getirmek ve bu karşılaştırmanın oluşturduğu kaygıyı azaltmak için gerekli müdahaleleri yapmaktır.

Hedef ,travmaya bağlı oluşan korku ve kaygıyı söndürmek ve alışma durumunun oluşmasını sağlamaktır.

Bilişsel ve davranışçı terapiler hem hastalığın tedavisinde hem de özelikle nükslerin önlenmesinde çok önemli bir yer tutmakta, tedavide bazen tek başlarına bazen de ilaç tedavileri ile birlikte kullanılabilmektedirler.

Aile ve arkadaşlara düşen görevler:

Aile üyeleri ve arkadaşları hastanın zaman zaman çevreye de huzursuzluk verecek düzeye varan korku ve kaygıları ile baş etmesine yardımcı olmalarını sağlamaktır.